Ataksi

Ataksi; güç kaybı olmaksızın hareketlerin dengeli ve amaca uygun yapılmasında bozuklukla karakterize bir bulgudur. Ataksili bir hastada sarhoşvari yürüme, dengeyi korumada problemler, ellerde ve parmaklarda hareket sırasında titremeler, gövdede ve başta salınımlar, patlayıcı konuşma, göz hareketlerinde titremeler görülebilir. Hareketlerin amaca uygun yapılması, vücudumuzun tüm bölgelerinden aldığı duyuyu merkezi sinir sistemine taşıyan duyu lifleri, kulaklardaki denge merkezleri, beyincik ve beyinciğin tüm bu alanlarla arasındaki bağlantı sayesinde olmaktadır. Bunlardan herhangi birindeki bozukluk ataksi bulgusuyla karşımıza çıkabilir. Bu yüzden altta yatan nedenin öğrenilmesi ve buna göre tedavi planını yapılması çok önemlidir.

Ataksiye neden olabilecek durumlar

  • İnme
  • Kafa travmaları
  • Multiple skleroz
  • Kalıtsal ataksiler (spinoserebellar ataksiler)
  • Hipotroidizm (tiroid bezinin az çalışması)
  • Bazı ilaçlar ve toksinlere maruz kalma (ağır metaller, epilepsi ilaçları, uzun süreli alkole maruz kalma, bazı kanser ilaçları)
  • Nedeni bilinmeyen beyincik hastalıkları
  • Bazı enfeksiyonlar ve vitamin eksiklikleri

Tedavi

Ataksi bulgusunu kesin olarak tedavi eden herhangi bir ilaç yoktur. Bu sebeple ataksi tedavisinde fizyoterapinin çok önemli bir yeri vardır. Denge problemlerini azaltmak, kas tonusu düzenlemek, koordine hareketi geliştirmek, hastayı mümkün olduğunca bağımsız hale getirmek, yürüme kaybı olan hastalarda uygun yürüme yardımcısı (tekerlekli sandalye, yürüteç, baston) önerilerinde bulunarak  yaşam kalitesini arttırmak fizyoterapinin hedeflerindendir. 

Parkinson 

İlk kez 1817 yılında Doktor James Parkinson tarafından titrek felç olarak adlandırılan Parkinson hastalığı yavaş, ilerleyici ve beyin hücrelerinde kayıplarla seyreden bir hareket hastalığıdır. Beynimizde dopamin adı verilen kimyasal maddeyi salgılayan hücreler bulunmaktadır. Bu madde vücut hareketlerinin düzgün, akıcı ve uyumlu şekilde yapılmasını sağlar. Parkinson hastalığında dopamin üreten hücrelerin kaybıyla bu maddenin miktarı azalır ve belirtiler ortaya çıkar. Hastalığın başlangıç yaşı ortalama 50’dir. Erkeklerde kadınlara oranlara 2/3 oranında daha fazla görülmektedir.

Hastalığın başlıca 4 belirtisi;

  • İstirahatte titreme (Tremor)
  • Kollar, bacaklar veya gövdede katılık (Rijidite)
  • Hareketlerde yavaşlama ve azalma (Bradikinezi-Hipokinezi)
  • Denge sorunları, düşmeler ve yürüyüş bozukluğu(Postural instabilite) dur.

Ayrıca hastalığın tutarsız yürüyüş, kamburluk, motor donmalar, uyku bozuklukları, mimik hareketlerinde azalma, seste yumuşama, konuşmanın yavaşlaması, yutma bozukluğu, kabızlık, koku duyusunun kaybı, depresyon, cinsel işlev bozukluğu, ve anksiyeteyi içeren bulguları da vardır. Parkinson hastalığı her hastada farklı belirtilerle ortaya çıkar ve farklı şekilde ilerler. Ortaya çıkan ilk belirtilerden biri bir elin hareketlerinde yavaşlama olması ve yürürken kolun savrulmasındaki azalmadır.

Parkinson hastalığı için yapılacak egzersiz tedavisi hastanın içinde bulunduğu döneme göre farklılık göstermektedir. Duruş bozukluklarını ve hareket açıklıklarındaki azalmaları gidermek, hastanın dik durmasını sağlayan kasları kuvvetlendirmek, enduransı arttırmak ve dengeyi geliştirmek fizyoterapistin temel hedeflerindendir.

İnme

İnme, beyinde kan akımını sağlayan damarlardan birinin tıkanmasıyla ya da bu damarlardan birinin aniden yırtılmasıyla meydana gelen kanama sonucu gerçekleşir. Dünyada kalp hastalığı ve kanserden sonra gelen 3.en önemli ölüm nedenidir. Aniden meydana geldiği için, acil müdahale çok önem taşımaktadır.

İnmenin temel nedenleri;

  • Yaş
  • Hipertansiyon
  • Kardiyak problemler
  • Diyabet
  • Obezite
  • Daha önceden inme geçirilmiş olması

Beynin farklı alanları farklı fonksiyonlarımızı gerçekleştirmemizi sağladığından, inme sonrası etkilenen alanlara özgü bulgular karşımıza çıkar. Kanamanın ya da tıkanmanın olduğu beyin yarısının aksi tarafındaki beden yarısında felç olur, duyu, konuşma ve hafıza problemleri görülebilir.

İnmenin neden olduğu hasar beyinde ne kadar alan kaplıyorsa, iyileşme de buna bağlıdır. Burada erken rehabilitasyon büyük önem taşımaktadır. İlk 6 ay rehabilitasyon sürecinde çok önemlidir. Beyinde etkilenen alanların geri dönüşünü sağlamak için, rehabilitasyonda yoğun olarak ve en erken dönemden başlanarak hastanın fonksiyonel seviyesini artırmak amaçlanır. Bu amaçla hasta henüz akut dönemdeyken yatak içi pozisyonlara dikkat edilmelidir. Böylece yatak yaralarının oluşması engellenebilir. Yatak içi egzersizler, akut dönemde hastanın katılımı olmasa dahi yaptırılmalıdır ve en erken dönemde hastanın katılımı amaçlanmalıdır. Hastanın iyileşme sürecine bağlı olarak; yatak içinde dönme, oturma, farklı yerlere transfer olma ve ardından ayakta durma ve yürüme aktivitelerine ilerlenir. Tüm bu egzersizler çalıştırılırken hastaların hareketleri doğru ve bol tekrarlı yapmasına dikkat edilmelidir, çünkü beyin ancak bu yolla fonksiyonları yeniden öğrenebilir. Rehabilitasyonda temel amaç, hastayı mümkün olduğunca eski yaşamına geri döndürmektir.